kardanadam

hayat yaşandığı kadar vardır

Pazartesi, Ağustos 15, 2005

hayat yaşandığı kadar vardır

Hayatımda ilk defa bir otel odasında kaldım. Tek başımaydım ama oda üç kişilikti. Beni kazıklamaya niyetli olan resepsiyon bozuntusu, kirli sakalı ile güzel ve de boş sadece bu odanın kaldığını söyleyince, razı oldum. Zaten oteller konusunda çok da bilgim yok. Filmlerde gördüklerim dışında. Odamın içinde tuvalet ve banyoda var. Ama ikisi de oteli yapan müteahhit yada yaptıran zatın cimriliği nedeniyle aynı yerde idi ve aralarında hiçbir şey yoktu. Belki Türk insanının pratik zekasını düşünerek yapmışlardı bu uygulamayı. Ne de olsa Türk insanı banyoda iken banyo küvetinin içine ya da her ne varsa onun içine işemeyi pek sever. Bunlar da sanırım, ‘Nasıl olsa işeyecekler bari tuvalete işesinler’ düşüncesiyle ikisini de aynı yere koymuşlardı.
Bende Türk olduğum için ve daha Avrupa Birliğine giremediğimi düşünerek ve vücudumdaki tere bakmaksızın banyoya ya da tuvalete girdim. Suyun altına girmemle kaçmam bir oldu. Meğer sıcak su yokmuş. Soğuk suyla duş aldım. Bu da bana ders oldu. Bir daha ki sefere resepsiyona sıcak su var mı diye soracağım.
Gece uzun bir gece olacağını daha bu ilk dakikalarda hissettirmişti bana. Sanki, yedi saat sonra değil de yedi yıl sonra uyanacakmışım gibi bir hisle yatağa girdim. Gözlerimi kapattım, açtım. Kapattım, açtım. Uyuyamıyordum. Gözlerimi tavana diktim. Tavan, her evde olduğu gibi bomboştu. Ama yine de bana bir başka gözüktü. Sanki her evde olmayan bir tavandı.
Kalktım ışığı açtım. Çevreme bir göz gezdirdim. Diğer iki yatağın dışında, 37 ekran bir mini televizyon, içleri bomboş iki dolap, üzerinde bir küllük bulunan ne idüğü belirsiz sehpa türü bir şey vardı.
Daha sonra yarı çıplak bir vaziyette, balkona çıktım. Yere oturdum. Gökyüzüne baktım. Otelimle karşı binanın arasından görülebilen yıldızlara baktım. Sanki onlarda da bir değişiklik vardı. Onlarda farklı göründü gözüme. Sanki daha da güzelleşmişlerdi. Belki de oralardan ‘Biz dostuz’ diyen uzaylılar gelmişti de ben bilmiyordum. Ama bir nedenden dolayı gözüme değişik göründüler.
Odama geri döndüm. Bozulmuş yatağım beni bekliyordu. Ben ona, o da bana bakıyordu. Sanki, (Hadi uyu) der gibiydi bana. Uyumaya çalıştım. Ama yine olmadı. Uyuyamıyordum. Gözlerime uyku girmiyordu. Kulaklıkta çalan ve beni her zaman uyutan müzikler dahi kar etmiyordu. Uyuyamıyordum.
Sonunda kendimi yormam gerektiğine kanaat getirerek, kalktım şınav çektim. Ve daha sonra da tuvalette (pardon banyoda) duş aldım. Yine uyuyamadım.
Düşündüm. Gecenin bir yarısıydı ve neredeyse hiç bilmediğim bir şehirdeydim. Sadece bir kişiyi tanıyorum. Ve sadece ona güvendiğim ve sevdiğim için buradayım. Ne kadar doğruydu yaptığım? Düşünmem fazla uzun sürmedi. Çünkü, aşk her şeyi doğru kılıyordu. Mecnunun dağları delmesi de bu yüzden herkese inandırıcı gelmiyor muydu?
Ve aşktı bu. Seviyordum ve o yüzden bu otel odasındayım. Ve yine yarın onu göreceğim için heyecanlıydım ve heyecandan uyku girmiyordu gözüme. Uyuyamıyordum.
Saatler birbirini kovaladı ve en sonunda uykum, heyecanımı yenip, az da olsa, uyumamı sağladı. Sabah gözlerimi açtığımda yanımda yine kimse yoktu. Ama bu yalnızlık fazla uzun sürmedi. Hayatımın anlamı, kapımı çalarak içeriye girdi.
Onun gelmesi ile hayatımın en güzel saatlerini yaşadım. Ve bunun için ona binlerce kez teşekkür etsem azdır. Ve hep de teşekkür edeceğim.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home